Solculuk, Muhafazakarlık ve Milliyetçilik-bir yaklaşım.
Şu konudan artık kesin olarak eminim. Bir gün olur da terör
biterse dahi, bizim kendi kendimizin düşmanı olduğumuz gerçeği gün yüzüne
çıkacaktır.
Çünkü kamplara ayrılmış bir toplum, her ne kadar
birlikteyiz, mutluyuz portresi çiziyor olsa da, halihazırda uğraşmakta olduğu
bir problem çözüldüğünde dahi, ilerlemeyi hedef almak yerine, yine mahalle
kavgasına dönüşecek olan bir problemi ortaya dökecektir. Uzatmadan konuya
açıklık getirmek istiyorum.
Bizim solcumuz başkadır mesela. Tamamını kastetmiyorum. İthafta
bulunacaklarımızdan münezzeh olanları tenzih ederek başlamakta fayda var. Onlar
kendilerini hemen fark edeceklerdir.
Atatürkçülük maskesi arkasına saklanmış fakat her bulduğu
fırsatta Atatürk'e sallamayı kendine bir borç bilmiş olan, çelişkiler yumağına
dolanmış solcularımız var. Halbuki onlar halk nezdinde okumuş, görmüş, bilgili
insanlardır. En çok korktuğum insan tipidir. Çünkü insan güvenemediği, neliğini
bilemediği şeyden korkar. Bu tip solculara güvenemiyoruz, çünkü bir yandan
Atatürk devrimlerini savunurken ve kendilerini de devrimci olarak tanıtırken,
Türklük bilinciyle yaşama ve üretme isteğiyle yoğrulmuş Türk gençliğinin
"Atatürk milliyetçiliği" kavramına bile tahammül edemiyorlar. Fakat
halkların kardeşliği söylemi ardına sığınarak etnik milliyetçiliğin en radikal
tezahürüne bile saygı duymamız gerektiğini bize benimsetmeye çalışıyorlar.
Bizim muhafazakarlarımız başkadır mesela. Ayrı tuttuklarımız
olduğunu ve her muhafazakarı aynı kefeye koymadığımızı tekrar belirtelim.
Bir osmanlıcılık sevdası vardır. Cihana kafa tutmuş bir
ecdat. İslami bir yönetim modeli toz pembe hayallerini süslemektedir onların.
Çünkü modern ve demokratik bir cumhuriyet, onlar için, götü açık gezenlerin
doğal afetlere sebep olduğu bir hayasızlık ortamını temin ve tesis eden en
önemli kurumdur. Geriye dönük hayalleri vardır. Türkçe kelimelere karşı
oldukları, Atatürk düşmanı oldukları ve çok büyük bir kin duygusu ile
cumhuriyete karşı cephe aldıkları bilinen bir gerçektir. Cahildirler
demeyeceğim. Yeni nesiller yetiştirmek ve kadrolaşmak en büyük hevesleridir.
Hatta dindar ve kindar bir nesil. Onlar da demokratik haklar ve özgürlükler
adına, "laikliğin müslümanı müslümandan korumak için gerekli
olduğunu"(1) bilmeden, laikliğe karşı savaşmaya hazırdırlar. Halbuki Arap coğrafyasına
dönüp bir baksalar keşke…
Bizim bir de daha Milliyetçi olanlarımız vardır. Ayrı
tuttuklarımız yine lütfen üzerlerine alınmasınlar.
Yüreklerindeki vatan, millet ve bayrak sevgisinden şüphe duymadığımız, birlik
beraberliği en çok isteyen, kimileri tarafından ütopya diye tabir edilen
hedefleri olan milliyetçilerimiz. Onların bugüne değin en büyük hataları, lider
ve doktrin dogmatikliğine saplanmış olmalarıdır. Genellikle ayak takımı olarak
görülen, takım elbise giyen, kalabalık gezen ve kavgacı olarak nam salmış,
okulla, kitapla arası pek olmayan kimseler olarak ifade ediliyorlar. Yapmaları
gereken tek şey, kabukları kırmak, sorular sormak, emire bekleyen değil, çözüm
üreten ve uygulayan kimseler olmaktı. Yaptıkları yanlışlardan dönmemekte inat
ettikleri sürece bir ilerleme kaydedemeyeceklerini fark eden bir azınlığa sahipler.
Elimizden geldiğince ülkedeki üç büyük kamplaşmayı dile getirmeye çalıştık.
Kimse kusursuz değildir. Her ideolojinin eksi ve artı yönleri vardır. Fakat
toplum olarak kapıldığımız ideolojik kutuplaşmalar, sorun çözme odaklı ve ülke
geleceğine yarar getirecek nitelikte olmalıdır. Gericilikle, yobazlıkla ve
çözülmeye götürecek sözde demokratik söylemlerle, birilerinin oyuncağı olmaktan
öteye gidemeyiz. Başka bir Türkiye yok. Bu topraklarda ya hep birlikte
yaşayacağız, ya da bu toprakları hiçbirimize yar etmeyecekler!
Yorumlar
Yorum Gönder
Düşüncelerinizi akıcı ve anlaşılır bir dille ifade etmeye özen gösteriniz. Küfür ve kötü söz kullanmayınız.