Başarılı Olmuş Olmanın Ölçütü Üzerine Bir Deneme.
Kuşkusuz ki her kim "başarılı olmak" sözcük öbeğini açıklamaya kalksa söyleyeceği şey "koyduğun hedefe ulaşmaktır" veya buna benzer bir şey söyleyecektir. Neden? Çünkü başarılı olmak, bizim sandığımız kadar stabil ve ortaklaşa bir konunun odağı değildir. Yani başarılı olmanın bence hedefe ulaşabilmek dışında insanlar arasında başka bir ortaklaşalığı yoktur.
Küçük ya da büyük, erken ya da geç, zor veya kolay bir hedefe ulaşabilmek, onu ele geçirebilmek başarı değil de nedir? Hedeflediğini elde ettiğin sürece başarılı değil misin? Bunu sizden bir ön kabul olarak benimsemenizi istiyorum. Zaten durup iki saniye düşünürseniz, kendi değer yargılarınızın birazcık derinlerinde başarının ne olduğuna dair iç sesiniz de size bu yanıtı verecektir. İddia ediyorum.
Peki sizin, benim bu söylediklerimi duyar duymaz biraz çelişkiye düşmenizin sebebi nedir? Şudur; siz kendi değer yargılarınızı etrafınızdakilerin değer yargılarıyla karıştırıyorsunuz. Bu öyle bir karışıklık ki, çok basit bir kelime olan "Başarı" kelimesini bile onlardan bağımsız tanımlayamaz hale geliyorsunuz. Açık konuşalım, daha önce başarı'nın ne olduğu üzerine hiç düşünmediniz ya da benim size anlatmaya çalıştığım şekli üzerine hiç düşünmediniz. Çünkü toplumun zaten belirli bir başarı tanımı ve kıstası var ve siz de buna uyma konusunda hiç sıkıntı çıkarmıyorsunuz maşallah.
Haydi söyleyelim. Toplumumuza göre başarı;
1-çok para kazanıyor olmak
2-lüks addedilen şeylere kolay ulaşım
3-toplumda üstün görülen meslekleri elde etmiş olmak
4-hiç hata yapmamak
Belki buraya yeni maddeler eklenebilir, belki birkaç madde çıkarılabilir. Bunları sadece genel yargılardan seçtim ve konuyu açıklama biçimime yardım edeceğini düşünüyorum.
Aslında bu maddeler de genel olarak birbirine bağımlıdır. Yani toplumda aslında üstün görülen meslekler de çok para kazanabileceğinize inanılan meslekler olduğu için ikisi birbiriyle çok yakın ilişkidedir. e meslek var, para var, lükse ulaşım kolay. Gördüğünüz gibi 3 madde birbirini tamamladı bile. Peki ya dördüncüsü? İşte o çok büyük bir yanılgının eseri. İnsanların çoğunluğu başarı kavramını hiç hata yapmadan, hiç yumruk yemeden, hiç batmadan, hiç yıkılmadan, öyle takır takır elde edilen bir şey zannediyor ve başarıyı da öyle tanımlıyor. Hiç hata yapmadan gittiysen başarılısın. "Düşe kalka bebekler de yapar."
Genel kabul olarak bakarsak bunu söyleyen zihniyet futbol'u da ölümüne takip eden zihniyettir. Biraz ders almış olması gerekir ancak onu da o açıdan görmeye çalışmadığı için oradan da bir şey çıkarması mümkün değil. Futbolda ya da herhangi bir sporda önemli olan kupayı/altın madalyayı alıp almamanızdır. Sizi o son noktaya kadar getiren süreçte ne yaşadığını önemsiz midir? Hayır, asla. Sizi o madalyaya/ödüle ulaştıran sürecin her saniyesi çok önemlidir. Ancak hedefiniz kupayı/madalyayı almaksa ve onu elde ettiyseniz başarılısınız demektir. Gördüğünüz gibi başarıyı ortaya koyuş şekliniz doğrudan başarının ne olduğunu ya da olmadığını gösteriyor. Bu süreç boyunca yenersiniz, yenilirsiniz, sakatlanırsınız, oyun dışı kalırsınız, ceza alırsınız fakat her şeye rağmen finalde hedefinize ulaşırsınız. Sizin başarı tanımınıza göre başarılısınızdır. Sizi izleyen sporseverin de başarı tanımı sizinle aynı olmalıdır. Çünkü sporun başarı kıstası bu konuda görecelilik kabul etmez. Ha çok fazla kupanız vardır, işi fanteziye dökmüşsünüzdür başarıyı artık siz tanımlar hale gelirsiniz o zaman sorun olmaz. Misal iç sahada hiç gol yemeden şampiyon olmak gibi bir kıstas ekleyebilirsiniz. Bu resmiyette şampiyonluğa hiçbir etki etmese de sivil düzeyde yeni bir başarı kıstası getirebilir. Bu da başarının tek bir tanımı olmamasından kaynaklıdır.
Kısaca toparlamak gerekirse ne demeye çalışıyorum? Başarı kendi özel alanlarında kemikleşmiş tanımlara sahip olsa da genel manada göreceliliğini her zaman muhafaza eden bir kavramdır.
Toplum, konumuz çerçevesinde ele aldığımızda geneli ifade eder. Başarının özel alan tanımları ise bizim kendi tanımlarımızı ifade eder. Toplum sana başarı olarak doktor olmayı, mühendis olmayı, sınavdan en yüksek puanı almayı, burs kazanmayı dayatıyor olabilir. Sana, bunlara haiz olursan başarılısın diyor olabilir. Toplum başarıyı böyle tanımlasın. Hiçbir sorun yok. Ne demişti Einstein;
“Aslında herkes bir dahidir… Ama siz kalkıp bir balığı ağaca çıkma yeteneğine göre yargılarsanız, balık tüm ömrünü bir aptal olduğuna inanarak geçirecektir.”
Yani kısaca o da diyor ki eğer başarı toplum tarafından/otorite tarafından ağaca çıkmak olarak tanımlanmışsa ve sen bunu yapamıyorsan aptal değilsin/başarısız değilsin. Çünkü bu senin varoluşun dolayısıyla belki de hiç ulaşamayacağın bir hedef ve aslında ulaşmak da istemiyorsun. Sadece toplum seni başarılı addetsin diye kendini bu uğurda harap etmekten başka bir şey yapmıyorsun.
Başarılı olmanın ölçütünü başından beri söylemeye çalıştığım şekliyle tekrar etmek istiyorum. Başarı sizin kendi koyduğunuz hedeflerinize ulaşabilmiş olmanızdır. İster toplumun istekleriyle örtüşsün, isterse o isteklere tamamen aykırı olsun hiç fark etmez. Eğer ortada sizin belirlediğiniz bir hedef varsa ve ona ulaşmışsanız bu başarıdır. Hedefiniz işinizi çok iyi yapmaksa (işiniz her ne olursa olsun) ve bunu gerçekleştirebiliyorsanız siz başarılısınız. Hedefiniz ders notlarınızı yuksek tutmaksa ve bunu gerçekleştirebiliyorsanız siz başarılısınız. Dışarıdakilerin okuduğunuz bölüm ya da çalıştığınız iş kolu hakkında sizinle ilgili yaptıkları başarı değerlendirmeleri sizi bağlamaz ki...
Bu yazıdan şu sonuç çıkarılmasın lütfen. Nasıl olsa başarıyı ben tanımlıyorum o halde bazı şeyleri sallayabilirim. HAYIR. Demek istediğim bu değil. Demek istediğim şey kendinizi doğrudan toplumun bu basit kavram hakkındaki görüşlerine uydurmaya çalışarak harcamamanız. Başarı her ne kadar çoğunlukla göreceli bir tanıma sahip olsa da bazı durumlarda az önce de söylediğimiz gibi kemik tanımlara sahiptir ve o kemik tanım alanlarına adım attığınız anda sizin başarıyı nasıl tanımladığınızın hiçbir önemi kalmaz. Aradaki ince çizgiye dikkat ederek yürümeye çalışın.
Girmek zorunda olduğunuz bir sınavda eğer başarılı öğrenci 70 puan ve üstünde not almış öğrenciyse, ve siz de 50 alıp ardından şunu diyorsanız; "benim hedefim de elliydi zaten, başardım" bir sorun var demektir. Evet kendi başarı kıstasınıza göre muazzam bir iş yaptınız ancak dersten başarısız oldunuz haberiniz olsun. :)
Umuyorum okuması zevkli, daha önce düşünülmemiş olan üzerine düşündürmüş bir yazıdır. Örnekler çok hayatın içinden, söylemler belki biraz kahve muhabbeti gibi olmuş olabilir. Benim derdim sadece biraz kavramlar üzerinde düşünmenizi sağlamak. Körü körüne kavramlara kapılmayın...
Esen Kalın.
Görüşmek üzere.
Yorumlar
Yorum Gönder
Düşüncelerinizi akıcı ve anlaşılır bir dille ifade etmeye özen gösteriniz. Küfür ve kötü söz kullanmayınız.