Gelişigüzel...

Bazı şeyleri hatta birçok şeyi gelişigüzel yaptığımı fark ettim. Yazıyı okuyunca belki sizler de gelişigüzel şeyler yaptığınızı fark edeceksiniz.

Bunu nasıl fark ettiğimi söylemek istiyorum öncelikle. Aslına bakarsanız itiraf etmek istiyorum desem sanırım daha uygun olacak.

"Hiçbir yere varamadığımı fark ettim."

Peki hiçbir yere varamamış olmamın sebebi nedir? Kendime bu soruyu sorduğumda çok etraflıca düşünmeye gerek kalmadan yanıtı da buldum: gelişigüzel eylemler.

Gün içinde, hafta içinde, ay içinde, yıl içinde ve bir ömür içerisinde bir sürü eylemde bulunuyoruz. Fakat bu eylemlerimizin ne kadarının hedef odaklı olduğunu çoğu zaman düşünmüyoruz bile. Amacımız çoğu zaman sadece bir şeyler yapmak oluyor. Zamanımızı boşa harcamadığımızı gösteren ya da gösterdiğini sandığımız, kendimizi kandıran eylemler.

Mesela neler yapıyoruz? Kitap okumayı seviyorsak bol bol kitap okuyoruz. Spor yapmayı seviyorsak zamanımızın büyük çoğunluğunu buna ayırıyoruz. Sosyalleşmeyi seviyorsak sosyal medyada uzun zamanlar geçiriyoruz. Film izlemeyi seviyorsak güzel filmler izliyoruz. Gibi gibi birçok şekilde çoğaltılabilir.

İşte ben bunları bir amaca yönelik olarak uygulamadığımı fark ettim. Film izliyorum ama bir amacım yok. Kitap okuyorum ama belli bir konuya yönelik okuma değil, gelişigüzel. Müzik dinliyorum (ki özellikle youtube üzerinden) fakat belli bir müzik kültürüm ya da eğilimim olmadığı için genellikle pop kültürüne sıkışıp kalıyorum. Spor yapıyorum ancak bilgi düzeyim sınırlı olduğundan ve profesyonel destek de alamadığımdan dolayı yarı yolda kalıyorum, amaçsız enerji harcadığımı fark edip pes ediyorum.

Bu gibi durumların farkına vardığınız zaman biraz karamsarlığa sürükleniyorsunuz. Zaten para karşılığı zamanımızın ve fiziksel/zihinsel gücümüzün büyük bir kısmını satıyor olmamızdan dolayı kendimize az bir vakit ayırıyoruz. Bu az vakti de amaçsız eylemlerle boşa harcadığımızı düşünmek sizin de hak vereceğiniz gibi gerçekten umutsuzluğa yol açıyor.

Yakın zamanda bir blog yazarı arkadaşım her ay için bir yönetmen seçip o ay ona ait birkaç filmi izlemek gibi bir yöntem seçmişti. Bunu duymak bana çok ilginç gelmiş olsa da henüz böyle bir şeyi uygulayamadım. Ama bir amacının olması beni düşündürmeye yetti. Ve amaçsız eylemlerimi şekillendirmek için bir yol olabileceğini düşündüm.

Örneğin her ay için bir konu ya da yazar seçilip o alanda amaca yönelik, o konuyu ya da yazarın iç dünyasını daha derinden anlamaya çabalayarak bir amaç edinebileceğimi düşündüm. Aynısı film için de geçerli. Belki her ay yeni bir müzik grubu ya da her ay farklı bir ülkeye ait müzik kültürü deneyimlenebilir.

Bunlar biraz zahmetli ve takip gerektiren işler gibi görünüyor. Farkındayım. Ama bir amaca ihtiyacım olduğunun da farkındayım. Bir amaç için çabalamalıyım.

Hep şunu düşünüyorum, patronun işi için uykularımızdan, günün en güzel anında arkadaşlarımızla oturup sohbet etme zevkimizden, kendimize dolu dolu ayıracağımız vakitlerimizden feragat edebiliyoruz da, kendimiz için neden bu fedakarlığı göstermiyoruz? Patron için, gece yarısından sonra yatmış olsak da sabahın altısında kalkıp işe gidebiliyoruz da neden şahsi amaçlarımız için sabahın altısında kalkıp bir şeyler yapmıyoruz?

Bu sorunu ömrümün bir noktasında çözebileceğime inanıyorum. Şu an için sadece bu konu üzerinde uzun uzun düşünüyor, her gece yatmadan önce kararlar alıyor ama sabah alarmı ertelerken buluyorum kendimi. Henüz eyleme geçemedim. Bu döngüyü kırdığım gün zannediyorum kendimi duygusal olarak daha çok tatmin etmiş olacağım.

Gelişigüzel eylemlerimizi fark edip onları değiştirebildiğimiz güzel günlerde buluşmak dileğiyle.


Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Esen kalın.

Yorumlar

Popüler Yayınlar