Yaşamımızı neden kayıt altına almıyoruz?

Yoğun tempolu bir gün içerisinde bile dolu dolu o kadar çok şey yaşıyoruz ki gün sonunda çoğunu hatırlamakta zorlanıyoruz. Aslına bakarsanız genellikle yediğim içtiğim şeyleri bile hatırlamakta zorlandığım oluyor. Buna rağmen yaşamımızın bütününü göz önüne getirdiğimizde devasa bir yaşanmışlık ortaya çıkıyor ve bunun en büyük özelliği geçmişte kalmış, hatırlanması da zor olmasıdır.

Çok fazla şeye tanık oluyoruz. Yeni şeyler öğreniyor, yeni insanlar tanıyor, kötü zamanlar geçiriyor, çok mutlu anlar yaşıyoruz. (Bu da ilginç. Kötü sözcüğünü bir süreci ifade ederken kullanıyorum "kötü zamanlar", sanki uzun soluklu bir süreçmiş gibi. Ama mutluluktan bahsederken "an" sözcüğünü kullandım. Sanki bir süreç değil de küçük küçük mutlu olunan an'lar gibi. Düşünce dünyamın dilime yansıması herhalde)

Bu fikir de geçtiğimiz günlerde aklımdan geçmişti. Kız arkadaşımla birlikte bir kitap dükkanında dolaşırken, ebeveynler için tasarlanmış bir defter(albüm) gözümüze ilişti. Aslında daha önce de bakmıştık ama önümüze çıkınca elimize alıp tekrar inceledik. Defterin özelliği şu, bebeğinizin doğumundan itibaren ilk'lerini yazıyor ve resim çekip deftere yapıştırıyorsunuz. Mesela ilk yediğin yemek, ilk emeklemen, seni ilk ziyaret eden akrabalarımız, ayak izin, ilk bisikletin, söylediğin ilk kelime vs. gibi şeyleri tarihleriyle ve resimleriyle birlikte deftere ekliyorsunuz. Ben bunu (gelecekte) doldurduğumu hayal edince bile mutluluktan gözlerimin dolduğunu fark ettim.

Bunu yıllar evvel ailem benim için yapmış olsaydı, sanıyorum hayatımın en önemli nesnesi olarak ömrüm boyunca bana arkadaşlık ederdi. Evet doğum sonrası hastanede ayak izinin alınıp belge olarak verdiklerini görmüştüm. Ama bu ne kadar süredir uygulanıyor, zorunlu mudur yoksa bir jest midir bilemiyorum. Yani eğer bunu akıl edecek biri çıkmamışsa ve zorunlu da değilse, böyle bir şeyi tekrar elde etme şansımız olabilir mi?

Ya da sizi kucağına alan ilk kişinin kim olduğunu bilmek, yediğiniz ilk yemeğin tadını hatırlamasanız da adını bilebilmek ayrıcalığı bana çok değişik hissettiriyor.

Gibi gibi çok fazla örnek artırılabilir. Peki yaşamımızdaki ilkler sadece doğduğumuz an ve biraz daha sonrası için mi geçerlidir? Sonrasında neden bunları takip etmekten vazgeçiyoruz?

Yaşamımızdaki önemli anları neden kayıt altına almıyoruz? Resim, video ya da ses kaydından bahsetmiyorum. Çok basit, "yazmak." Neden önemli anları öylesine muğlak bir hafızaya emanet ediyoruz?

Mezun oluyoruz. Defalarca. Hangimiz lise mezuniyet tarihini hatırlıyor? Ya da açıp bakabileceği bir yere not almıştır?

Staj yaptığınız tarihleri hatırlıyor musunuz? Ya da ilk iş başvurunuzun hangi tarihte olduğunu, o gün neler hissettiğinizi hatırlıyor musunuz?

Mesela kolunuzu bacağınızı kırdıysanız, o hazin günü hatırlıyor musunuz? Canınızın ne kadar acıdığını, ne kadar korktuğunuzu?

İlk arabanızı aldığınız gün? Tarihi aklınızda mı? yok öyle formalite evraklarına koşup bakmak. Öyle bir bilgi sormuyorum ki. Her şeyiyle size ait bir defterin içinde duruyor mu yaşamınıza ait bu iyi ya da kötü hatıraların kayıtları?

Ya ilk kazanız. (umarım hiç kaza geçirmemişsinizdir ve geçirmezsiniz de) İnsanlık hali, bazen istemesek de kötü şeyler oluyor. Bunun ilk olması da önemli değil. Yaşamınız boyunca başınıza hangi tarihlerde neler geldiğini hatırlamanız mümkün müdür? Yazmazsanız mümkün değil.

Hanımlar unutmaz da beyler siz söyleyin tanışma tarihiniz, sevgili olduğunuz tarih, nişan tarihi, evlilik tarihi... Hatırlıyor musunuz? Eşiniz size, hamile olduğunu ne zaman söylemişti?

Hiç yakınlarınızdan biri aranızdan göçüp gitti mi? Peki ya onu kaybettiğiniz tarih? Neler hissetmiştiniz hatırlıyor musunuz? İnanın en zoru bu. Birini kaybettiğinizde genellikle çok uzun zaman geçse bile, sanki daha birkaç yıl olmuş gibi hissedersiniz. Sonra bir resim görürsünüz, o kaybettiğiniz kişinin ölüm tarihinden bir resim olsun. Şaşırıp kalırsınız o kadar çok yılın ne ara bu kadar çabuk geçip gittiğine.

Evinizi aldığınız tarih? O gün neler hissetmiştiniz? Bir birey olarak böyle büyük bir şeyi başarabilmiş olmak size neler hissettirmişti?

Diktiğiniz ilk ağaç? Ne ağacıydı? Hangi tarihte kiminle birlikte dikmiştiniz? Neler hissetmiştiniz?

Gördünüz mü bir çırpıda aklıma gelenleri. Halbuki yaşamlarımızda daha neler neler olup bitiyor da geçmişte kalıyor. Hafızamız çok güçlüymüş gibi hiç unutmayacakmış gibi yaşamlarımızı sürdürüyoruz. Ama unutuyoruz arkadaşlar, yaşamımızı, yaşamımızın tek ve en önemli tanığı olarak unutuyoruz. 

Neyi hatırlıyoruz. Koca haftanın 6 günü iş için koşuşturmalarımızı ve bu da yetmezmiş gibi hafta sonu da "sözde" kendimiz için koşuşturmalarımızı. Evet sadece bunlar olup bitiyor yaşamlarımızda. Çünkü ister istemez sadece bunların farkına varmakla yetiniyoruz. Farkına varmak da çok beylik bir sözcük oldu. Farkına varıyormuş gibi yapmak diyelim.

Bu hafta kendimi sadece servisin camına kafamı dayamış uyuklarken hatırlıyorum. İnsan yaşamı için bundan daha kötü ne olabilir? 

İyi şeyleri biriktirmemiz gerekiyor. Tek bir yaşamımız, onu kayıt altına almak içinde tek bir şansımız var. 

"Bir alıntı. Yılmaz Özdil'in bir kitabında geçiyordu. Balyoz ya da Ergenekon davalarıyla sahte belgelerle yıllarca hapiste tutulmuş, türlü acılar çektirilmiş masum Subaylar tahliye (ya da beraat hatırlayamıyorum) haberi aldıklarında herkes birbirine sarılıp haberi kutlarken, aralarından biri hemen koğuşa doğru koşmaya kalkar. Nedenini sorduklarında ise, 'şu an hissettiğim duyguları sonradan hatırlayamam, unutmadan bir an önce bunları yazmam gerekiyor' diyerek koğuşa gider."

İşte tam olarak bundan bahsediyorum. Belki yaşadıklarımızı hatırlayabiliriz ama hissettiğimiz şeyleri maalesef tam olarak hatırlayamıyoruz. Bu yüzden bunları yazı dilinin güvenli kollarına bırakmamız gerekiyor.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Esen kalın.

Yorumlar

  1. Oğlumun 2 yaşına gelinceye kadar olan kısmını yazmıştım, ilk kelimeleri, cümleleri neler yaptığı vs. sonra çok yoğun çalıştığım için devam edemedim. Henüz oğlum merak edip okumadı ama ben daha çok kendim için yazmıştım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mutlaka oğlunuzun yazdıklarınızı merak edip ilgiyle okuduğu günler gelecektir diye düşünüyorum. 2 yaşına kadar da devasa bir birikim olmuştur. Yarım kalmış olsa da bence evladınız buna çok sevinecektir. Ah bu yoğun çalışmalar. Aslında hepimiz yaşamımız için neyin önemli olduğunu biliyoruz ama işte ister istemez öncelik sıralamamız değişiyor. Yorumunuz için teşekkür ederim. Kendiniz için de bir defter ayırmanız güzel olur. Esen kalın :)

      Sil

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi akıcı ve anlaşılır bir dille ifade etmeye özen gösteriniz. Küfür ve kötü söz kullanmayınız.

Popüler Yayınlar