Neden Alışkanlık Edinmek İçin Gereken Disiplini Sergileyemiyorsun?

 


Hepimiz belli konularda kendimizi geliştirmek, yeni alışkanlıklar edinmek gibi amaçlarla birçok kez yeni bir başlangıç yapmışızdır. Bu genellikle milat kabul edilebilecek tarihlere denk getirildiği zaman tadından yenmez bir hal alır. Örneğin yılın ilk günü, ayın başından itibaren, pazartesi, yaz başı, okullar açılınca/kapanınca, yıllık izinden sonra, maaş yatınca vs. Yakın zamanda ağustos başı planı birçok kişiye sirayet etmiş diye duydum. Malum 1 ağustos pazartesiye denk gelmiş.

Böylece hepimiz için yeni bir başlangıç olacağına inanırız. Kendimize sözler veririz. Çok da inandırıcıdır aslında sözlerimiz. Bu kez olacak, artık halledeceğim nidalarıyla duruma iyiden iyiye adapte oluruz. Ama ne acı ki genellikle planlar tutmaz...

Ben bu konuda bir süredir kendimi gözlemlemekteyim. Neden böyle oluyor diye merak etmekteyim. Yeni bir şey yapma isteğiyle dolduğum zamanlarda durup hislerimi tartıyorum. Aslına bakarsanız kayda değer bir şey keşfettim. Onu sizinle paylaşmak istiyorum.

Diyelim ki bir dil öğrenmeyi hedefime koydum. Ya da spora başlamak veya kilo vermek olsun hedef. Belki de her hafta güzel bir blog içeriği oluşturmak olsun. Hedef her ne olursa olsun, ortak bir nokta var. Hepsinde ortak olan şey, gerçekleşmeleri için "süreç" gerekiyor. 

Hiçbiri akşamdan sabaha olacak şeyler değil. Hepsi bir program dahilinde uzun soluklu bir sürece karşılık geliyor. Hal böyle olunca insanı alıyor bir düşünce.

Acaba o kadar uzun süre devam edebilir miyim?

ve

Bu kadar zaman nasıl geçecek ki? O günler gelmez...

Kendimi gözlemlediğimde beni baltalayan iki ana düşüncenin bunlar olduğunu şaşırarak fark ettim. İnsan, daha başlamadığı bir şey için onu sürdürüp sürdüremeyeceği konusunda kaygıya düşer mi? Ben düşüyorum.

"Acaba bir dil öğrenmem ne kadar sürecek? O süre boyunca vazgeçmeden sürdürebilecek miyim? Bugün mutluyum, çalışma isteğim var, bir şeyler için çabalayabilirim ama yarın işe gideceğim ve modum düşecek, o zaman çalışma isteğim olmayacak. Keşke her gün hafta sonu gibi olsa. "

Bu gibi düşünceler zihnimi kurcalarken diğer yandan da içimden bir ses süreç çok uzun, o kadar zaman nasıl geçecek? Nasıl sürekli çalışabilirsin ki? diye sayıklamakla meşgul oluyor. Bu sürecin en sevmediğim hatta nefret ettiğim yanı ise hiçbir şey yapmayınca zamanın su gibi akıp boşa gitmesidir.

Yeni bir şeye adım atarken insanı kaygılandıran zaman, ona adım atmaktan vazgeçince sular seller gibi akıp gidiyor. Sonra bir bakıyorsun ki başlamaktan vazgeçtiğin günün üzerinden 4 ay geçmiş. Eğer başlasaydın 4 aydır yol almıştın.

Bu 4 ay içinde hep iyi günler mi geçirdin? Kötü, yorucu, sıkıcı, üzücü anların olmadı mı? Oldu. Hepsi geride kalmadı mı? Kaldı. Peki o anların içerisine biraz da kendini geliştirecek bir çalışma katamaz mıydın? Pekala katabilirdin ama daha başlamadan yaşadığın kaygı buna engel oldu.

Bu okuduklarınız benim zaman zaman yaşadığım iç sohbetlerimden kesitlerdir aslında. Kendi kendimi baltalarım, kendi kendime öğütler verir içinde bulunduğum durumu değerlendiririm. Biraz karmaşık gibi görünüyor. Ama değil.

Bunlar hepimizin zihnini meşgul eden sorunlar. Sadece durup farkına varmak gerekiyor. Sabah aynanın karşısında diş fırçalarken düşündükleriniz, ayakkabılarınızı giyerken farkında olmadan kendi kendinize bir konu hakkında bir şeyler anlatıyor olmanız, gün içinde aklınıza takılan bir konuyu gün boyunca başka işlerle uğraşsanız bile kendi içinizde tartışmaya devam ediyor olmanız...

Bunların hepsi zannediyorum modern yaşamın bir gerçekliği. Bazen kendi ataletimden dolayı mı bir şeyler yapmaya üşeniyorum yoksa zihnimin içinde süregiden bu uzun uzun ölçüp biçme, laf yetiştirme, konuları tartışma durumu beni başka şeyler yapmaya yetecek güçten yoksun bırakıyor da ondan mı bir şeyler yapamıyorum diye düşündüğüm oluyor. Hayır tembelliğime kılıf uydurmuyorum. Farkında mısınız? Bir önceki cümleyi yazarken bile kendi içimde "acaba tembelliğine kılıf uydurmak için mi kurdun bu cümleyi" kaygısı yaşadım. O yüzden konuya açıklık getirmek için cevap bile verdim :)

Umarım bu yazdıklarımı kıdemli bir psikolog falan okuyup bana olumsuz bir tanı koymaz. 

Nereden başladık, nerelere geldik. 

Konuyu tek cümleyle toparlamak istiyorum, kendime not;

"ne yapmaya karar verdiysen onu yapmaya başla ve lütfen şöyle olur mu böyle olur mu diye kaygılanmayı bırak. Hiçbir şey yapmazsan, hiçbir şey yapmamış olursun ve bu çok değersiz bir şey. Gerçek bu."

Bir şeyler yapabilenlere çok büyük saygı duyuyorum. 

Okuduğunuz için teşekkürler.


Esen kalın.

Yorumlar

Popüler Yayınlar