Dijital izlerimizin hatıra değeri üzerine...


 Eskiden birini kaybettiğinizde geride onunla ilgili çok fazla şey kalmıyordu. Kıyafetleri, sizinle paylaştığı düşünceleri, çektiği ya da içinde bulunduğu resimler ve videolar, mektuplar, çok şanslıysanız bir de günlük. Yani aslında kaybettiğimiz kişinin özel yaşamına dair çok fazla şey kalmıyordu. Onun düşünce izlerinin arasında gezinebilmeniz mümkün değildi. Hayat onun çerçevesinden nasıl görünüyordu?

Tahmin ediyorum, yaşamış ve hayat sahnesinden çekilip gitmiş on binlerce insanın ardından bu saydıklarımın yarısı bile kalmamıştır. Uzun yıllardır insanlar bir yaşam koşturmacası içinde oradan oraya savrularak ve duygularını, varoluş sancılarını göz ardı ederek yaşadılar. Öldüler. En net hatıralar her zaman resimler ve kıyafetler olmuştur diye düşünüyorum. 

Bu durum çok üzücü değil mi? Ellerinin arasından kaybolup giden birisi var. O artık geri dönmeyecek. Hatıralarınızda onu yaşatmaya, onunla kahkahalarla güldüğünüz anları hatırlamaya uğraşmak dışında elinizden hiçbir şey gelmiyor.

Evet eskiden fiziksel şeyler kalıyordu daha çok. Bugün nasıl?

Bugün her yerde dijital izlerimiz var. Belki dolabımızın içinde buralara yazmaktan çekindiğimiz daha özel hallerimizin yazılı olduğu bir Günlüğümüz var. Ama ona gelene kadar, her gün onlarca sanal iz bırakıyoruz. Bazı dijital öğelere daha uzun süre dikkatimizi veriyoruz, bazılarına sadece tek bir an ayırıyoruz, bazıları ise kopmakta güçlük çekecek kadar bağlı olduğumuz şeyler. 

ŞİMDİ DÜŞÜNELİM...

Düşünsenize çok sevdiğiniz ve artık bu dünyada olmayan birinin dijital izlerine göz gezdirdiğinizi...

Kabul ediyorum, hepimizin az çok utanıp kızaracağı, başkaları görmesin isteyeceği dijital izlerimiz var. Fakat bunun ne önemi var ki? Bunları bir kenara bırakıp, durumun aslında sandığımızdan daha büyüleyici olduğunu görmeye çalışalım.

Yakın zamanda bir içerik düşmüştü sosyal medyaya. Araba yarışı oynayan bir çocuk, ölmüş olan babasıyla oynadığı önceki bir oyundan kalan en iyi derece skorundan bahsediyordu. En iyi derece geçilene kadar o yarıştaki araç önünde gitmeye devam ediyordu. O çocuk da babasına ait o skoru geçmiyordu. Amacı ise artık yanında olmayan babasına ait bir dijital iz aracılığıyla babasının hala yanında, onunla oyun oynuyor olduğu hissini muhafaza etmekti... Ne kadar değerli bir şey değil mi?

Kaybettiğiniz birinin dijital izlerine bakıyoruz...

Bir köşede biriktirdiği hoşuna gitmiş yazılar göreceksiniz. Okuduğu ama silip atamayacak kadar değerli gördüğü yazılar. Alınmış onlarca ekran görüntüsü, belki lazım olur diye kaydedilmiş yer işaretleri. Mesela onları okuduğunuzda onun bilinciyle acaba neler hissetmişti bu yazıyı okurken diye içinizden geçireceksiniz. Belki merak edip dikkat kesildiği içerikler sizi şaşırtacak, hiç farkında olmadığınız bir yönünü keşfedeceksiniz. Tabi o öldükten sonra...

Paylaştığı resimleri, attığı tweetleri olacak. Tarih ve saat çok net görünecek. Belki onun ölüm gününden tam bir sene öncesine denk gelecek bir paylaşımı gözünüze takılacak. Belki de ölümünden birkaç saat önce paylaştığı, hayatta olmanın, yaşamın zevkini ifade ettiği bir cümle göreceksiniz. İçinizden geçireceksiniz, "tam da bu tweeti attıktan 1 yıl sonra aynı gün aramızdan ayrıldı, acaba o tweeti yazarken tam bir yıl sonra aynı gün öleceğini bilseydi, bilseydik ne hissederdi, hissederdik?"

Youtube geçmişini göreceksiniz. Üzgün ya da çok mutlu, karamsar ya da umut dolu olduğu anları dinlediği şarkılardan, takip ettiği içeriklerden çıkarsayacaksınız. Mesela izleme geçmişinde geriye giderek mutsuz olduğunu bildiğiniz bir günde nelere göz atmış olabilir diye bakacaksınız. Belki biraz hüzünlü şarkılar, sonra biraz TED konuşması, ardından komik bir video derken nasıl da kendi kendini iyi ettiğini göreceksiniz.

Dijital notları çıkacak önünüze. Keep ya da ona benzer bir uygulamada birikmiş binlerce not. Bazıları unutmamak için yazılmış kart/uygulama şifresi. Bazıları yemek tarifi, bazıları kitap ismi, duygu ve düşünceleri, adresler, yapılacaklar listeleri, tamamlananlar, hatırlatmalar... Yılların birikmişi. Ve hepsi artık yanımızda olmayan, asla da yanımızda olamayacak kişiye ait. Bana çok hüzünlü geliyor.

Yani kısacası geçmişe göre çok daha şanslı bir dönemdeyiz gibi hissediyorum. Hiçlik içinde yok olup gitmemek gibi bir şansımız var. Tek ihtiyacımız olan ise geride bunlara sahip çıkıp anlamlandıracak birilerinin kalıp kalmadığı. Eğer kimse sizin bıraktıklarınızla ilgilenmiyorsa, bir şeyler bırakıyor olmanızın hiçbir anlamı kalmıyor.

Geçmişe ait soluk bir resmin arkasındaki üç satır yazı ve iliştirilmiş bir tarih, ne kadar hüzünlü ve değerliyse, bir YouTube videosunun altına bırakılmış birkaç satır yorum da o denli değerli. Çünkü bize ait ve bizim bir parçamız.

Okuduğunuz için teşekkürler.

Esen kalın. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar