İnsanlar korkak oldukları için suçlanabilir ya da cezalandırılabilirler mi?
Bu başlık ilk bakışta biraz saçma gibi görünebilir. Eminim içinizden
“böyle saçma şey mi olur? Tabii ki kimse korktuğu için suçlanamaz” gibi şeyler
geçirdiğinizin farkındayım. Ama olaya ya da olaylara bakış açımızı
değiştirdiğimizde cevabınızın da değişeceğini düşünüyorum. İşte bu da benim
merak ettiğim nokta.
Öncelikle örneklendirmeyle başlayalım. Ülkenizde bir iç
savaş patlak verdi ya da mensubu olduğunuz ülke topyekun başka bir ülkeyle
savaşa girdi. Bu ülkenin tüm vatandaşlarından beklentiniz ne olurdu? Doğal
olarak herkesin eline silah vs. alıp ya sıcak savaşa katılmasını ya da en
azından sıcak savaştakilere destek olmasını beklersiniz değil mi? Aynen öyle. Peki
ya pılını pırtını toplayıp kaçanlar da olacaktır, onlara ne tepki verirdiniz? Hepimiz
aynı şeyi düşünüyoruz; “vatan haini derdik.”
Sizin de bildiğiniz gibi bir güçlü ve bir güçsüzün
kavgasında tarafsız kalmak, güçlüden yana tavır almakla aynı şeydir. Burada savaşmak
yerine çekip giden şahıs, eğer sırf size destek olmamak ve bozgunculuk yaratmak
için gidiyorsa bilin ki ona başka yafta vurulamaz “vatan haini” dışında. Peki ya
şahıs sadece korktuğu için kaçıyorsa? Ölmekten, insan cesetleri görmekten, aile
bireylerinin ölümüne şahit olmaktan, tacizlere ve tecavüzlere tanıklık etmekten
korktuğu için kaçıyorsa? Yine de vatan haini diyecek miyiz? Bu içgüdüsel bir korkudur ve kişi korkuyorsa onu hainlikle suçlamamız veya yargılayıp öldürmemiz meşru olmayacaktır. Düşünsenize sırf savaşın vahşetine tanık olmamak için savaştan kaçıp(bakın tekrarlıyorum hainlik yapmak için değil, herkes ölsün ben yaşayayım dediği için değil, safi korktuğu, yapamadığı, elinden gelmediği için), hain yaftasıyla idam edilmeyi göze alan bireyin düşünce dünyasını?
Sırf fıtratı/karakteri gereği bu tarz durumlardan
korkuyorsa, bu onun elinde olmayan bir şey değil midir? İlle de kalıp savaşmalı
ve gerekiyorsa ölmeli midir? Bunun alternatifi yok mudur? Sanıyorum bu konuda
fazla ön yargılıyız.
Başka bir örnek vermek gerekirse, ülkemizdeki siyasi
ilişkiler birçok iş adamını baskısı altına almış olmanın yanında
sanatçı/şarkıcı/oyuncu vs. takımını da baskı altına almış durumda. İnsanlar kelimelerini
seçerek konuşmak zorunda kalıyor. Ha demek istediğim tabii ki düşünmeden
ağızlarına geleni söylesinler değil. Demek istediğim hata yapmaktan, iktidarı
kızdırmaktan, işlerini ve itibarlarını kaybetmekten korkuyorlar. Gördüğünüz
gibi bu da bir korku türüdür. Bu yayılan korku, o insanları felce uğratıyor. Gerçeklere
ilgisiz kalmalarına, ses çıkarmamalarına sebep oluyor. Tıpkı toplumun büyük
kesiminde olduğu gibi. Memurlar da bu konulardan uzak durmaya çalışmıyorlar mı?
İktidarı sevmeyen hatta nefret edenler bile ses çıkarmıyor, çıkaramıyor. Neden?
Çünkü çok basit; “korkuyorlar.”
Korku varoluşumuzun en temel güdülerinden biri. Bizleri tehlikelerden
koruyor. Korktuğumuz şeylerden uzak durarak bir tür savunma alanı elde etmiş
oluyoruz. Bize dokunmamasını yeğ tutuyoruz. Bu korkuyla alakalı bir durumdur. Peki
bu insanları sırf korktukları için dışlayabilir miyiz? Bu hakka sahip miyiz?
Neden herkesin cesur olmasını bekliyoruz? Neden cesur
olmayanlara “sizi yazdık kenara, haberiniz olsun” mesajı veriyoruz? Mesela bir
ünlü, gezi parkı eylemleri sırasında hükümet istifa diye sokaklara inmişken,
birkaç gün sonra baktık ki bu durumu inkar ediyor. Hem de çok komik ifadelerle.
O gün hemen yaftaladık onu. O bizim için en büyük döneklerden biriydi artık. Lafından
dönmüştü. Tükürdüğünü yalamıştı. Tıpkı toplumun büyük bir çoğunluğunun yaptığı
gibi. Adam çıkıp deseydi ki “korktum” arkadaşlar, cevabım bu kadar net
korkutuldum ve sonuç olarak korktum. “İşinden ederiz dediler, önünü keseriz
dediler, açıkçası ekmeğimi kaybetmek istemedim” deseydi hangimiz onu
kurtarabilirdik bu sorunlardan? Açık yüreklilikle itiraf etsek ya şu sorunun
cevabını…
Aynısını somada yaşamadık mı? Somada bize verilen rakama
göre 301 madenci öldü(şehit oldu’!’). sonra ne oldu? Koskoca madende
yaşananları sadece bir tane yürekli adam çıkıp anlatabildi. O adamın her alanda
ekmeğinin önünü tıkadılar, madende ölüme gitmesine bile izin vermediler. En son
durumunu yılmaz Özdil yazdı. Ekran karşısında ya da elimizde gazeteyle ah vah
çekmekten başka ne yaptık? Halbuki bizim beklediğimizi yapmış, cesur
davranmıştı. Ama gördük ki, biz bunu da istemiyorduk…
İnsanların korkuyor olmasına bir tahammülümüz yok. Hemen onlara
bu korkunun bedelini ödetmek istiyoruz. Ancak insanların cesaretli
davranmalarına da tahammülümüz yok. “ah be abicim, sen mi kurtaracaksın bu
memleketi” deyip, kuyruğumuzu kıstırıp oturuyoruz.
Eğer toplum olarak cesaretli olmanın ne demek olduğunu
bilmiyor, cesur davranana hak ettiği desteği vermiyorsak, kusura bakmayın ama
cesur davrandığında karşılığını alamayacağını bildiği için bir korkak gibi
davranan vatandaşa da korkak yaftasını yapıştırıp onu linç etmeye hakkımız
yoktur.
Art niyetli olmadığı sürece, düşman safında yer alıp da
halkı düşmana karşı pasifleştirme çabasını “korku” kavramının arkasına
sığınarak meşrulaştırmaya çalışmadığı sürece kimseyi korktuğu için
cezalandıramayız. İnsan ölmekten korkar savaştan kaçar. Sevdiklerini yitirmekten
korkar bir zorbaya sesini çıkarmaz. Evladına bir zarar gelmesinden korkar bir
dalavereye göz yummak zorunda kalır. Amma ve lakin, bir toplum ne zaman ki,
kişinin kendisinin ve akrabalarının yani toplumun tüm bireylerinin can ve mal
güvenliğini kesin bir garanti altına alır, adaleti tesis eder, işte o zaman bu
işlere göz yummanın adı korkaklık değil ranta ortak olmak olur. Gerçek suçlu,
gerçek cezalandırılacak şahıs ortaya çıkar. Tabiri caizse ak göt kara göt belli
olur.
Gördüğünüz gibi güvenliği ve adaleti tesis ettiğiniz zaman,
kavramlar nasıl da yer değiştiriyor. Korkaklık kavramı ortadan kalkıyor çünkü
ortada korkacak bir şey kalmamış oluyor. Ranta ortak olmak, hırsızlıktan
vurgunculuktan pay almak diye bir şey ortaya çıkıyor. Bu da gerçek toplumlarda
zaten suç demektir.
Demem o ki, rica ediyorum kavramlar üzerinden insanları
bölüp parçalarken ve onlara hakaret ederken bir kez daha düşünün. Böyle bir
toplumda onun yerinde ben olsam ne yapardım diye sorun kendinize. Eminim vicdanınız
en doğru kararı aldıracaktır.
Esen kalın.
Yorumlar
Yorum Gönder
Düşüncelerinizi akıcı ve anlaşılır bir dille ifade etmeye özen gösteriniz. Küfür ve kötü söz kullanmayınız.