Çalışanınızın işyerine karşı hissettiği aidiyet hissini nasıl sabote edebilirsiniz?

Çalışanlarınızı öyle iyi eğitin ki istedikleri yere gidebilsinler; ama onlara öyle iyi davranın ki hiçbir yere gitmek istemesinler. Richard Branson 

Merhabalar.

Bu yazı sizin de anladığınız üzere bir rehber niteliğinde değildir. Daha doğrusu kelimenin hakiki anlamıyla ironi içermektedir. Çalışanlarınızı sabote etmemeniz, onların neye ihtiyacı olduğunu, işletmeniz açısından çok geç olmadan önce fark etmeniz için kaleme alınmıştır. Hoş biliyorum sizin böyle şeylere ihtiyacınız yoktur.

Uzun zamandır gözlemlediğim bazı şeyler hakkında birkaç cümle paylaşmak istiyorum. Bunları hem kendim hem de meraklıları için yazıyorum. Bir gün girişimcilik yapıp kendi işletmemi kurarsam, kendi tecrübelerimden edindiğim bilgilerden de faydalanmaktan mutluluk duyacağımı düşünüyorum.

Çalışan aidiyeti neden önemlidir onu da kısaca not edelim;

"Çalışanlar yaptıkları işte aidiyet bulduklarında, yeni fikirler üretmeye, sorunlara kalıcı çözümler bulmaya, müşterileri önemsemeye başlarlar ve kuruluşun çıkarlarını en az kendi çıkarları kadar öncelikli tutarak hareket ederler. Çalıştıkları yerle ve işleri ile gurur duyar ve bu deneyimlerini diğerleriyle rahatlıkla paylaşırlar."*

Burada yazılanlar, kurumsallaşamamış ve çok da kurumsallaşma arzusu taşımayan aile şirketleri içindir.

Başlayalım...

Image by mohamed Hassan from Pixabay 


Kesin sınırlarınız olmasın! Her şey muallakta ve sizin kararınıza muhtaç şekilde beklesin!

İş yerinizde her şeyin net olması için çaba göstermelisiniz. %100 netlik belki her zaman mümkün değildir ama iş dünyasında çoğunlukla tekrar eden olaylar yaşanıyor. Bu olaylar ve durumlar karşısında yapılacakları net sınırlarla belirlemek hem sizin için aynı konular hakkında tekrar tekrar düşünme ve karar verme süreci açısından bir rahatlama sağlayacak hem de çalışanlarınızın belli konularda zaman kaybetmeden harekete geçmesini sağlayacaktır. İnanın bu durum sadece hız kazandırmakla kalmayacak, aynı zamanda çalışanlarınızın stres seviyesinde olumlu değişiklikler olacaktır. Net olmak sizin için neden bu kadar zor?

Çalışanlarınız birer robottur!

Çalışanlarınız haftanın 6 günü işe gelip giderler. Hiçbir sosyal ihtiyaçları yoktur. Hiçbir zaman hastalanmazlar, diş tedavisi görmezler, asla doğum yapmazlar, asla tapu dairesine işleri düşmez, banka şubeleriyle işleri olmaz, araç alıp satmazlar, kiracılarıyla/ev sahipleriyle sorun yaşamazlar, mahkeme veya adli konularla asla işleri olmaz, bir yakınları asla ölmez, doğum yapan sevdikleri/akrabaları yoktur. Böyle çalışanlara ihtiyaç duyuyorsunuz ve çalışanlardan biri böyle bir taleple gelip izin istediğinde cinleriniz tepenize çıkıyor değil mi? Aynen böyle devam edin.

Size bir sır vereyim. Çalışanınız düşmanınız değildir. Sizin olduğu gibi onların da sosyal ihtiyaçları vardır. Eğer onlara gerekli müsamahayı gösterirseniz onlar da bunu suistimal etmeyeceklerini hatta daha özenli çalışarak bunun altında kalmayacaklarını size göstereceklerdir. Suistimal eden her zaman çıkacaktır. Tıpkı çalışanlarının robot olmadığının ta en başından farkında olan işverenlerin de çıkabileceği gibi...

Çalışanlarınızın işyerine dair taleplerini hep reddedin! Her şeyin doğrusunu siz bilin!

Yakın zamanda koç grup şirketlerindeki bir uygulama ilgimi çekmişti. Çalışanlarının bilgisayarlarını sürekli yeni, güncel ve hızlı halde tutabilmek konusu üzerine eğiliyorlardı. Çünkü işlerin büyük bir bölümü bilgisayarlarla yapılıyor ve hızlı olması şirket için faydalı. Bunun farkındalar. 

Ancak sizden çalışanınız bir bilgisayar yenilemesi talebinde bulunduğunda, hemen tırnaklarınızı çıkarıp, malınıza ortak olacağını düşündüğünüz çalışanınızın derisine birkaç çizik atın, atın ki bir daha böyle bir şey isteyemesin. Ya da daha iyisi, önceden alınmış bir başka alt sınıf makineyi getirip önüne koyun. Bilgisayar istedin bilgisayar getirdik çalış işte diye de eklemeyi unutmayın.

Ne de olsa her şeyin en doğrusunu siz biliyorsunuz. Çok bilinen bir vecizeyi hatırlatmak istiyorum. Her şeyin en iyisini bilen insanları işe alıp onlara ne yapmaları gerektiğini söylemek istiyorsunuz. Sizce bir tuhaflık yok mu?

Çalışanlarınızın arkasından konuşabilirsiniz!

Küçük şirketlerde bu neden çok oluyor hala anlamış değilim. Benim tavsiyem iyi veya kötü tüm fikirlerinizi sadece kendinize saklamanız yönündedir. Hele bu fikirlerinizi bir çalışanla paylaşmanız bence felaket anlamına gelir. Kurumsal olmayabilirsiniz ama en azından bir şirket olma ketumiyetine sahip olmanız beklenir.

Ufak hesaplar yapmaya devam edin! 

Buraya kadar konuştuklarımız da aslında yapılan küçük hesaplara birer örnekti. Ama ben burada iş yerinde geçirilen süre özelinde birkaç şey söylemek istiyorum. İş ahlakına sahip bireyler için işe giriş ve çıkış saatlerine riayet çok önemlidir. Saati gelince iş başlar ve saati gelince biter. Eğer işletmenizde çalışanlarınızın paydos saati gelmiş olmasına rağmen her gün 10-15 dk geç çıkmasına sebep oluyorsanız ve her defasında "eskiden paydos mu vardı, iş ne zaman biterse o zaman kapatılır gidilirdi" gibi söylemlerle insanları eleştiriyorsanız bu yolda devam edebilirsiniz. Bu şirketinizi çok büyütecek, piyasada bilinirliğinizi artıracak, paranıza para katacaktır.

Ben size devamında olacakları söyleyeyim. Her gün geç çıkmaya başlayan personel bir süre sonra sabahları 10-15 dk geç işbaşı yapmaya ya da geç gelmeye başlayacaktır. Onlardan gasp ettiğiniz süreyi onlar da bu şekilde geri almaya çalışacaktır. Siz onlara ne koparırsam kar gözüyle bakmayı sürdürdükçe, onlar da size aynı tepkiyi vermeye başlayacaktır. Onların geç gelişleri sizi daha da sinir edecek bu kez akşamları inatla onları geç bırakmaya başlayacaksınız. Merhaba kısır döngü. Sizce buradan verimli bir iş mi çıkar? Yoksa çalışanın aidiyet hissi git gide törpülenir mi?

Önemli olan iş saatlerine riayettir. Aynı zamanda verimli bir çalışma süreci elde etmektir. Sanayi tesisleri için söylüyorum. Çoğu zaman bazı saatler bazı işlere başlamak için çok geçtir. Bunların farkında olmak, gün boyu bedenen yorulmuş personeli son 20 dk'da yetişmeyecek bir iş için strese sokmak size nasıl bir fayda sağlayacak?

Fazla mesai konusu!

Fazla mesai her zaman gerekli olmayabilir. Bazı zamanlar yapılması elzem olabilir. Önemli olan çalışanınızın hakkını vermektir. İş kanunu fazla mesai için işçinin önceden rızası alınması gerekir diyor fakat Türkiye'de böyle kuralların işlediği yerler bir elin parmaklarını geçmez. Burada fazla mesai emrivaki ile çalışır. Kalmazsanız dedikodunuz yapılır. Akşama bir işiniz, aile yemeğiniz ya da en basitinden dinlenme ihtiyacınız olup olmaması hiçbir anlam ifade etmez işveren için. Her ne olursa olsun kalıp çalışmanız beklenir.

Kaldınız diyelim. Yine iş kanununa göre fazla mesaide normal mesainin 1,5 katı ücret ödenir (Saat ücreti). Ama işvereniniz sadece karnınızı doyurup eve gönderiyor olabilir. Okuyunca şaşırıyor olabilirsiniz, daha önce hiç denk gelmemiş olabilirsiniz. Ama işler çoğu zaman böyle yürüyor. Sonra bari diyorsunuz geçen gün 3 saat fazla mesai kalmıştım, bugün dışarıda işim var, zaten fazla mesai ücreti vermiyorlar, işimi halledip geleyim o süreyi buraya saysınlar. Siz böyle güzel güzel düşünürken işinizi halledip döndüğünüzde karşınızda beş karış suratla size bakan bir patron göreceğinizi garanti edebilirim. Hiç yaşamadıysanız sadece hayal etmeye çalışın emekçinin hayal kırıklığını...

Teşekkür etmeyi, takdir etmeyi, eline sağlık demeyi hiç aklınıza getirmeyin...Çalışanlarınız para ödediğiniz sürece hiçbir şeyi sorun etmeyecektir.

En önemlisini en sona bıraktım. Neye göre en önemlisi dediğinizi duyabiliyorum. Bana göre, insan olmaya göre en önemlisi.

Yaptığınız işin taktir görmesi, emeğinizin bir değerinin olduğunun hissettirilmesi parayla elde edebileceğiniz bir mutluluktan çok daha ötedir. Son ayrıldığım işimde bu konuya o kadar çok dikkat ettim ki anlatamam. Başlarda kendi kendime abarttığımı, o kadar da olamayacağını falan söylüyordum. Sonra uzun bir süre gözlemledim. Yaptığım iş taktir görmüyordu aksine küçümseniyordu. Ne yapıyordum ki sanki? Herkesin yapabileceği alelade bir işti benimkisi...

Herkesin yapabileceği işi herkesin yapabilmesi için bıraktım. 

Çalışanlarınıza teşekkür edin. Yaptıkları işin eksiklerini bir bir saymayı adet edindiğiniz üzere, doğru ve değerli olduğunu fark ettiğiniz işleri de taktir etmekten çekinmeyin. Bu size bir şey kaybettirmez. Patron beni taktir etti, müdür yaptığım işi beğendi o zaman maaşıma zam, o zaman bana tatil gibi çocukça isteklerle gelmeyecekler korkmayın. Hatta çalışanlarınızdan hiçbir zaman korkmayın.

SON NOT:

Ve hiç anlamadığım ve asla anlamayacağım bir şeyi de not düşmek istiyorum. Devlet memuru olmak ile özel sektör çalışanı olmak arasındaki HAK farkının kaynağı nedir?

Bir vatandaşın çalışan olarak hakları nasıl olur da "devlet memuru" olunca sonuna kadar korunurken "özel sektör memuru" olunca görmezden gelinebilir?

Çalışan olmak, emekçi olmak nasıl kamu ve özel sektör olarak ikiye ayrılabilir?


Okuduğunuz için teşekkürler.


Esen kalın.

*alıntı

Yorumlar

Popüler Yayınlar