Şükrettiğimiz köleliğimiz üzerine düşünceler...

 


Büyük şehirlerde her sabah ve her akşam olmak üzere iki kez göç yaşanıyor farkında mısınız? Bu kadar romantik bakmayınca yaşamın olağan akışı içerisinde çok önemsiz bir konu gibi gözüküyor. Belki önemi de bu önemsiz görünüşünden kaynaklanıyor. 

Sabahın kör karanlığında yola çıkan ve uzun saatler çalıştıktan sonra Nazım Hikmet'in tabiriyle "şarabını vermek için üzüm gibi ezilmiş" olarak tekrar evine, dönüş yoluna düşen işçiler. Farkında değiller biliyor musunuz? 

Her sabah merak ediyorum, uykuyu ve yatağın tatlı, sıcak kollarını kenara bırakıp yollara döküldükten sonra, o belediye otobüsünün içinde kulaklarına taktıkları kablolarla ne dinliyorlar? Onları motive eden nedir? Nasıl üşenmiyorlar bunu her sabah yapmaya?

Belki benim içimde olmayan bir yaşam enerjisi, diğerlerini güdüleyen hareket ettirici olabilir. Belki de onları anlamayışım bundandır. Yani eksik olan ben'imdir. Bilemiyorum.

Öze dönelim. Her sabah şehrin kenar mahallelerinden işçi sınıfı otobüslere doluşuyor ve bir sessizlik içinde yarı uykulu, yarı yorgun gözlerle muhtemelen çok da sevmedikleri işlerine yani şehrin merkezine doğru taşınıyorlar. Akşam olunca da aynı yolculuk tersine dönüyor. Şehrin merkezi boş kalırken, o homurdanan belediye otobüsleri, işçileri kenar mahallelerdeki evlerine taşıyorlar. 

Bu bir an farkına varabileceğiniz sorunlu bir durum. Büyükşehirlerde işe toplu taşım ile ya da bisikletle gidip gelmek bir modern özellik olarak sunuluyor değil mi? Metro'da belediye başkanının ya da bir ünlünün seyahat ettiğinin görülmesi herkeste bu duyguyu uyandırıyor. Evet ben de buna katılıyorum. Ama bunun modern bir tavır olabilmesi için tercih edilmiş bir seçenek olması gerektiğini de düşünüyorum.


TERCİH EDİLMİŞ BİR SEÇENEK

Kapıda size ait bir aracınız varken, toplumsal fayda açısından, trafiği rahatlatmak, eksoz gazı vs oranını düşürmek gibi amaçlarla toplu taşıma yönelmek bir tercihtir. Bunun adının tercih olabilmesi için gördüğünüz gibi en az iki seçeneğiniz olması gerekiyor. 

Ama toplu taşım dışında bir ulaşım aracı kullanma şansınız yoksa (ki buna maddi olarak taksi de dahil) o zaman bu sizin için zorunluluktur. Ama birileri bize bunun zorunluluk olmadığını, modern yaşamın gereklerinden biri olduğunu dayatıyor. Biz de inanıyoruz.


KONUYA DÖNERSEK...

Bizim için büyük bir kolaylık olduğunu düşündüğümüz toplu taşım sistemi, çarkın dönebilmesi için ihtiyaç duyulan gücü üreten işçi sınıfının iş yerlerine zamanında taşınabilmesi için vardır.

Aslında şehir içinde gezip tozmamız, akrabalarımızı ve arkadaşlarımızı ziyaret edebilmemiz gibi ihtiyaçlardan doğmamıştır. Sadece zamanla bu ihtiyaçlara da hizmet eder hale gelmiştir. Mesela o yüzden halk taşıt vs gibi uygulamalar işe gidiş ve dönüş saatlerinde indirimli ücret tarifesi vaat eder. Bayramlarda ya da hafta sonlarında sefer sayıları o yüzden azaltılır. (bazen bayramlarda ücretsiz yapıldığı da olur)

Toplu taşım geceleri sekteye uğrar. Mesela kenar mahallelerden, 24 saat yapılan seferlere ulaşamazsınız.

Bunlar sadece maliyetle açıklanabilecek şeyler değildir. O boyutunu göz ardı etmek mümkün değil ama durumu sadece bu şekilde açıklamak da yeterli değil.


KISACASI...

Hepimiz köleliğimizi suratımıza vurduğunun farkında olmadığımız ve şükrettiğimiz bir toplu taşım sistemine sahibiz. Hatta iş giriş ve çıkış saatlerine 5dk'da bir sefer koyulması bile bizi vicdanen bazen üzüyor. Yazık diyoruz, bizim için 5 dk'da bir araç geçiyor. Yakıtı vesairesi hep para bunların. 

Sonra da kulaklığımızı takıyoruz, sıkışan trafiğe içimizden sinir olarak bir an önce eve varıp dinlenmek isteğiyle müziğin kollarına bırakıyoruz kendimizi. 

Hepimiz mutluysak, sorun yok demektir zaten.


Okuduğunuz için teşekkür ederim.


Esen kalın.



Yorumlar

Popüler Yayınlar