Cem Seymen - Özgürlüğün Rengi Mavidir

 Dikkat! Bu yazı kitap ve içeriği hakkında bilgiler içermektedir. Kitabı henüz okumadıysanız bilgilerinize!



Kitabın "başlarken" isimli ilk bölümünde "okuduklarınız bir hayat hikayesi değil" cümlesini görünce bu hoşuma gitmişti. Ancak itiraf etmeliyim kitabın başlarında "baya baya hayat hikayesi okuyorum" duygusu oluştu. İlerleyen sayfalarda konu toparlandı ve tamamı ile bir hayat hikayesi olmaktan kurtuldu. Kısaca evet hayat hikayesi değil. Türkiye'nin, bir aile içerisinde yaşananlarla betimlenmesi diyebiliriz.

Ortalarına doğru okumak daha keyifli bir hal almaya başladı. Kitap bir "gelişim kitabı" olarak adlandırılabilir. Ama kişisel değil, toplumsal gelişim kitabı. Örnekler, yaşantılar, tavsiyeler hep biz olmak kavramı üzerine inşa edilmiş, o sebeple bu ifadeyi kullanıyorum.

80 darbesini konu alan ve dönem eleştirisi olarak çekilen filmlerin hikayelerine benziyor biraz. Cem Bey'in yaşam hikayesi film olarak çekilse izlemek güzel olurdu.

Türkiye'deki üniversitelerle olan "tabela üniversitesi" görüşüne sonuna kadar katılıyorum. Bilim üretmeyen, akademik olarak başarı sağlamayan sadece adı üniversite olan yerleşkeler. Mezun oluyorsun, okudum mu okudum, diplomam var mı var. Size bu düşünceyi verecek kadar varlığı olan yerler.

Amerika'da üniversitedeki profesörle yaşadığı dersten atılma bölümü de ilgi çekiciydi. Keşke yıllar yıllar önce Amerika'da var olan o anlayış bizde de bulunsa. Ama yok.

Ailesinin siyasi geçmişi ile ilgili hiçbir bilgim yoktu kitabı okuyana kadar. Chp ve Baykal ile olan ilişkileri, Chp'de yaşanmakta olduğunu iddia ettiği durumlar çok etkileyici. Hatta şu tespitini buraya not düşmek isterim;

Bugün Atatürk mezarından kalksa ve Chp'ye genel başkan olmak için kurultayda aday olsa hiç şüphem yok kaybeder. Kurultay delegeleri ona göre seçilmiştir çünkü.

Ben kitap hakkında yorumları, içeriği hakkındaki açıklamaları falan hiç dikkate almadan satın aldım kitabı. Beklentim daha çok tarım ve tohum konusu üzerine olduğu yönündeydi. O sebeple almıştım. Kitabın içinde bu söylediklerim de vardı ama tamamen bunlardan oluşmuyordu. 

Ata tohumları, çok uluslu tohum şirketleri vs hakkında birçok şey yazılmış. Hep Soner Yalçın adının geçmesini bekledim. Zira onun da yakın zamanda kaleme aldığı " saklı seçilmişler " isimli kitabı (kitap hakkındaki değerlendirmeler için tıklayınız) yerli tohum ve ülke tarımı hakkında çok detaylı bilgiler içeriyor. Belki kitapta adını geçirmek istemedi bilemiyorum. Sonuçta ikisi de konuya aynı hassasiyetle yaklaşıyor. 

İkinci olarak da kenevir hakkında söyledikleri ilgimi çekti. Bu konuyla ilgili olarak genel ifadeler kullanmayı tercih etmiş. "Öyle olduğu söyleniyor, şöyleymiş, böyle de bir faydası varmış vs" gibi. Orada da son dönemde kenevir konusunda ses yükselten ve genelde sosyal medyada dalga konusu olan Abdurrahman Dilipak isminin geçmesini bekledim fakat o da geçmedi. Hadi bunu anlayışla karşılıyorum. Zira her ikisi de karşıt görüş diyebileceğimiz görüşten. Ama belli ki bu kenevir konusu yakın zamanda gündemimizi ciddi ciddi meşgul edeceğe benziyor. Belli ki bu bitkide bir fayda var.


william randolph hearst isimli ünlü iş adamı, kağıt üreticisi kişinin kenevir konusuna karşı olduğunun ifade edildiği o küçük paragraf da bana saçma geldi. Düşünsenize kağıt üretiminde ve geri dönüşümünde kenevir bitkisi bir ağaçtan çok daha verimliyse ve sizin de ormanlarınız varsa, kademeli olarak kenevire geçiş yapıp daha çok para kazanmak varken kenevire neden karşı olasınız ki? Kenevir, petrol gibi birkaç şirketin tekelinde olan bir ürün değil sonuçta. Bu paragraf bana tuhaf geldi.

Türkiye gerçeklerinden bahseden kitaplarda kullanılan siyasi isimler beni gelecek konusunda kaygılandırıyor. Şöyle ki 40 sene öncesinin siyasi iklimini, kişilerini eleştiren kitaplar okuduğumuzda konuya ve kişilere maalesef yabancı olduğumuz için olaylar havada kalıyor. Muhtemelen 20 sene sonra bu kitabı okuyan biri de aynı duruma düşecektir. Bu sorum tabii ki daha detaylı dönem okumaları ile aşılabilir.

İki adet de yazım yanlışı yakaladım. Belki diğer basımlarda düzeltilme ihtiyacı doğarsa katkım olur. 

1)s.230 burada "dile dolay" diye bir ifade geçiyor. Ya "dile kolay" yazılmak istendi ve yanlış yazıldı ya da benim yeni öğrendiğim bir ifade.

2)s.291 "geçen zaman için kendisine yanlış teşhis konduğu anlaşılsa da" ifadesinde "için" mi "içinde" mi?

Kitabı genel hatlarıyla beğendim. Dili çok akıcı. Konulara olan dokunuşları boğucu değil. Başta da söylediğim gibi bir gelişim kitabı. Toplum olarak okuyup ders çıkarabilirsek bizi geliştirebilecek bir eser.


İyi okumalar.


Esen kalın.

Yorumlar

Popüler Yayınlar